Yeni Safak yazari Nazli Ilicak milletvekili oldu. Yazilarini okudugunuzda görüyorsunuz; aktif siyaset Nazli Hanim'in ilgi alanini daha genisletti, kalemini daha keskinlestirdi. Yakinda siyasi hayat biraz daha canlansin, gazetecilikte kazandigi degerleri yeni ugras alanina tasidigini görecegiz. Gazetecilik ile siyasetin hos bir terkibi olacaga benziyor Meclis'teki Nazli Ilicak. Ancak bundan hoslanmayanlar var. Dün bir gazetede, Nazli Ilicak hakkinda açilmis bazi dâvâlari konu edinen bir haber yer aliyordu. Malatya'da konusmus
Nazli hanim ve o konusmasindan dolayi hakkinda alti yil agir hapis cezasi isteniyormus; ayni konusma için bir de hakaret dâvâsi açilmis. Bu haberi veren gazeteyi yönetenlerin, kidemli bir meslektaslarinin fikirleri sebebiyle cezâi takibata ugramasindan rahatsizlik duyduklarini sanmayin; basligi bile haberi iletenlerin ruh halini açiklamaya yetiyor: "Nazli Ilicak'a dokunulamiyor." Milletvekili 'dokunulmazligi' sebebiyle dâvâlar durdugu için hayiflaniyorlar...
Bu ruh halini iyi degerlendirmek gerekiyor. Medya organlari, bir süreden beri, ikili bir dil benimsemis durumdalar. Bir "Bizden" dedikleri kisi ve çevrelerden söz ederken kullandiklari dilleri var, bir de 'öteki' söz konusu oldugunda basvurduklari dil. Daha önce de belki bu tür bir ikili dil söz konusuydu; fakat son zamanlarda, bu durum, artik iyice göze batmaya basladi.
Merve Kavakçi olayi bu iki dilliligin en çarpici örnegiydi, tam anlayamadik. Ilk ve orta ögrenimde seçkinlerle birlikte okumus, yüksek ögrenimini ABD'de yapmis, bilgisayar mühendisi, iki küçük çocugunu tek basina büyütme çabasindaki genç bir anne... Gazetenin "Bizden" kabul edecegi 'modernizm' ile irtibatli özellikler bunlar... Ancak, bu özellikleri, Merve Kavakçi'yi, Nazli Ilicak'in 'dokunulmazligi'na hayiflanan Hürriyet için "Bizden" yapmaya yetmiyor. "Merve Kavakçi basörtülü, ondan" cümlesi de tam bir açiklama teskil etmiyor; çünkü meselâ DSP ve CHP toplantilarindaki vitrin süsü 'basörtülü' kadinlar Hürriyet açisindan "Bizden" olarak kabul görebiliyor. Merve Kavakçi'nin parti kimligi daha açiklayici; "Dokunulamiyor" diye hayiflandiklari Nazli Ilicak'in basörtüsü yok, ama o da, siyasette FP'yi seçtigi için, Hürriyet ve benzerlerinin lügatinde 'öteki' kategorisine giriyor...
Benzer bir durum, biraz daha çarpici biçimde, Adana'da yapilan bir tesettür defilesinde yasandi. 'Defile' adi üzerinde 'modernist' bir olay; orada boy gösteren genç kizlarin meslekleri de öyle. Hani, "Biz ve ötekiler" ayrimi yapan gazetelerin pazar eklerinin baslica malzemesi olan meslek: Mankenlik... Ancak, adi 'tesettür defilesi' olunca, podyumda elbise teshir eden profesyonel mankenler için gazetelerin kullandigi dil birden degisiyor ve "Ben mankenim" diye ortalikta dolastigi halde aslinda baska bir meslegi icra edenler için dahi kullanmadiklari sözcükler kalem ucuna geliyor... Defilede, mankenlerin, basörtüsüyle tamamlanan giysileri sergilerken ellerinde Zübeyde Hanim posteri tasimalari bile, onlari gazap hedefi olmaktan kurtaramiyor...
Iki dilli, iki ölçülü bu yeni yaklasim biçimi aslinda tam bir bagnazlik. "Öteki" dedigini dislayan, asagilayan, "Biz" saydigini koruyan, kollayan bir üslup, günümüz medyasini, evrensel gazetecilik çizgisinden kopartiyor; psikolojik savas organi olma limanina yanastiriyor... Oysa, "Dokunulamiyor" diye hayiflandiklari Nazli Ilicak, 'öteki' kategorisine soktuklari pek çok baska kalem gibi, Oral Çalislar'in Terörle Mücadele Yasasi yüzünden 13 ay hapis cezasi almasini protesto etmekten geri durmadi.
Medyadaki bu patolojik ruh hali, bu hastaliga düsmeyecek kadar deneyimli, meslek örgütü baskanligi sorumlulugu sebebiyle kendini tutmasi beklenen kisilere kadar sirayet etmis durumda. "Dokunulamiyor" diye hayiflanan gazetede, Nazli Ilicak ile ilgili yazisinda yanlis bilgiler sunan kidemli basyazar, geçen gün, düzeltme notuna, "Sayin Ilicak'in lâik cumhuriyete inanmis ve hatta bu yüzden simdi ayni gazetede yazan bir sütun arkadasi tarafindan itham edilmis bir yazar oldugunu belirtiyorum" cümlesini eklemekten kendini alamamis.
"Lâik cumhuriyete inandigi için" Nazli Ilicak'i itham etmis 'sütun arkadasi' ben olmaliyim. Ikili bir dil kullanma aliskanligim olmadigi ve "Biz ve öteki" ayrimina hiç yüz vermedigim için, -gerekmisse- Nazli Ilicak'i da elestirmisimdir; ancak, elestirimin "Lâik cumhuriyete inanma - inanmama" ekseninde olmadigina adim gibi eminim. Aksi olsaydi, o ruh halinin etkisindeki gazete, dokunulmazligim bulunmadigi için, benimle ilgili haberi hayiflanmasi gerekmeden verirdi.
Bizim medyayi etkisi altina alan ruh halini iyi çözümlemek için, Hitler dönemi Almanya'sina ve McCarthy dönemi Amerika'sina biraz daha yakindan egilmek gerekiyor.